Dienstag, 5. März 2013

Benim için bir kere öl

 


Duygularımdan Beni Âzade Eder misin?

 
Benim için bir kere ölür müsün?
Kaç yaşıma geldim hâlâ alışamadım yaşamaya. Hâlâ nefes alırken acıyor boğazım. Ölüm dedim ve durdum orada kaç kez. Kaç kez ölüme dipnot düştüm. Sen biliyorsun âraf hallerimin ruhumla beslendiğini. Her gece içime bir kılıç saplanıyor, üşüyorum sonra, sonra çaresizlik sarıp sarmalıyor.
Şu cehennemi avuçlarımdan alır mısın?
İşte ellerim. İşte kalbim. Ateşler büyütüyorum her gün. Her gün zıtların tevhidini yaşıyorum. Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumunu anlatır soğukluk. Aynı zamanda duygudan, sevgiden yoksun olma halini ve de yakın ve içten olmayan bir durumu imler. Doğrudur soğuk üşütür, doğrudur sevdiğinin soğukluğu dondurur. Ve yine doğrudur sevgiliden geriye soğuk odalar ve rüyasız göz kapatmalar kalır. Emre Aydın’ın son şarkısı Soğuk Odalar odamı doldurur.
Yağmur yağarken sadece burnumun ıslanmasını sağlar mısın?
Her yağmur yağdığında bir umut belirir ya içimizde… Her yağmurda bir rahmet sarar ya kalbimizi… Her yağmurda değişebileceğini, hayatın değişebileceğini düşünürsün ya… Benim umudum kalmadı. Tüm sessiz harfler toplandı ağzımda.
Sağ elimle sol yanağıma dokunmamı sağlar mısın?
Yön duygumu kaybettim. Gerçi nereye gideceğini bilmeyen biri için yön duygusu ne işe yarar ki? Zaman ilaç derler hâlbuki. Bilakis zaman derde dert ekleyen bir hâl benim için. Ben şimdi dünyaya dair derin kaygılarımı nereye koyayım?
Acıyan yanlarımı acımayan yanlarım ile değiştirir misin?
Şimdi ellerim, şimdi avucum, şimdi kalbim, şimdi zihnim ve şimdi kollarım acıyor. Acıyor hayatım.
Gözlerimde tuttuğum yalnızlığı benden alır mısın?
Senden geriye külden nefesim kaldı. Sessizliği taşırırım gövdemden. Düşlerim her gece tren raylarında ezilir. Ruhum dar koridorlarda soluk alır. Pusarım.
Ölümüm, ıskalanan intiharları ellerimden siler misin?
Ölümleri eskitirim sana rehin düşen hayatımda, duymazsın. En yaralı yerimden alıyorum nefesleri bilmezsin.
Kendi ateşiyle yanan bir taş olmamı sağlar mısın?
Şimdi yaşamak keskin bir ayrılıktır. Ayrılık… Göğsüme saplanan… Paramparça bir kalp ve kapkaranlık bir gelecektir göz kırpan. Şimdi başka yağmurlarda yıkanıyorum, bir türlü çıkmıyor bedenimden yalnızlık kokusu.
Serçe parmağında hissettiğim tenhalığı, saç tellerime ulaştırır mısın?
Çiçekleri çalınmış nefes almayan bir bahçedir yaşamak ve saçlarının gölgesinde geçirilen bir ömür.
Yüzümde duran boşluğu doldurur musun?
Her gün silik varlığımı satırlara düşürüyorum. İnanacaksın biliyorum çünkü o satırlardaki harflere dönmeyi deliler gibi istiyorum. Ama olmuyor işte. Kader. Sır mı sır!
Şunu biliyorum ki bana varlığı hissetmenin gölgesinde sinik yaşamlar düştü. Yine biliyorum ki, Azrail’i seviyorum. Sen de seviyorsun değil mi?

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen